Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

2008 KRİZ YILI OLUR MU? (2)

Yazının Giriş Tarihi: 31.08.2020 12:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 10:37

Yazımızın birinci bölümünde “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” deyip, 2007 ve öncesi yıllara dair ülkemiz genelini ilgilendiren sosyoekonomik, sosyopolitik ve sosyokültürel sorunlarımıza ve açmazlarımıza ‘ucundan-kıyısından’ kısaca değinmiştik… 2007’nin 2008’e ne gibi sorunsal miraslar bırakacağına işaret etmiş; sorumluluk sahibi ağızlardan ekonomimizle ilgili görüşlere yer vereceğimizi belirtmiştik.

Şimdi, 2007’yi 2008’e bağlayan son ayın son günlerindeki ibretlik resmi ifadelerin birkaçına bakalım! Ekonomimiz iyiye mi gidiyor, kötüye mi? Ekonomide bizleri (resmen “kriz” diyebileceğimiz) zor günler bekliyor mu, beklemiyor mu? Görelim!

Ama öncelikle şu herkesin bilmesini isterim ki amacımız ‘asla ve asla’ felaket tellallığı yapmak değildir. Olanı ve olması gerekenleri ‘azdan-buzdan’ belgelendirmektir. Yoksa kim istemez ki, yoksulluğun, işsizliğin, açlığın, adaletsizliğin, huzursuzluğun, yarınsızlığın, sadakaya muhtaç olmanın; terör, şiddet, sabotaj, hırsızlık ve benzeri olguların fi tarihli masal kitaplarında kalmasını… Lakin ne yazıktır ki biz bu açmazlarda nasırlaşan sorunları her gün, her an yaşıyoruz. Ve de birer akli-selim olarak sormadan, sorgulamadan da edemiyoruz; iyi mi yönetiliyoruz, kötü mü? Son 5 yılda kalkındık mı, kalkınmadık mı? Kalkındıksa yeni düzenlenen asgari ücret ile 4 kişilik bir ailenin zorunlu-geçimlik harcaması oranı neden bu kadar orantısız! Bizleri yönetenlerin politikaları bizlere uygun mu, değil mi; tutarlı mı, tutarsız mı? Sosyo-ekonomik politikalar toplum geneline mi hizmetler/imkânlar sunuyor, yoksa bir avuç iç ve dış çıkar ve sömürü güçlerine mi; sosyopolitik kararlarla ülkemizi ileriye mi götürüyorlar, yoksa ortaçağ karanlığına mı? Seçilmişlerin ve atanmışların son günlerdeki ekonomik beyan ve görüşlerine bir bakalım, kesemizde/cüzdanımızda ne varmış, ne yokmuş görelim!

2002’de Türkiye’nin toplam borcu 218 milyar dolar. 2007’ye gelindiğinde borç ikiye katlanıp 436 milyar olmuş. Bu süre içinde 184 milyar dolar faiz ödenmiş. Yatırım ve istihdam devede kulak!

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın verdiği bilgiye göre, yalnızca, Mayıs 2007’den 1 Ocak 2008 tarihine kadar 7 aylık sürede 771 bin 102 kişiye yeşil kart verilmiş.

TİK (Türkiye İstatistik Kurumu)’na göre Türkiye’de 12 milyon 930 bin kişi yoksulluk (insanın temel ihtiyaç maddelerini karşılamaktan aciz olması) sınırı altında. Nüfusumuza oranı 17,81… Yani her 5 kişiden 1’i yoksul. Bu oran, kırsal kesimde yüzde 32, kentlerde yüzde 9,31… Yani kırsal kesimde her 3 kişiden 1’i yoksul. Ama rakamlara bakarsak dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz.

2002’den 2007’nin ilk aylarına kadar, yılda yüzde 7’lik bir oranda büyüme sağlayan ekonomi 2007 genelinde yüzde 4 civarına düşmüştür.

İç borç 175 milyar dolar, özel sektörün payı dâhil dış borç 230 milyar dolar. 2006’da 35 milyar civarında olan cari açık 2007’de iki katına yükselmiş. Borsa endeksli ekonomiyi ayakta tutan sıcak paranın 100 milyar dolar olduğu söyleniyor… Ki bu para kaçtığı anda 2001 krizine benzer bir durumla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır.

22 Temmuz 2007’de genel seçim oldu. AKP, 8 milyon aileye 6 milyon ton kömür ve genel ihtiyaç ve gıda maddesi dağıtarak, hem yoksul bir ülke olduğumuzu belgeledi, hem de yüzde 47 oy alarak ‘tekrar’ tek başına iktidar oldu… Aralığın son haftasında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Enflasyonda hedefi tutturamadık, maalesef başarısız olduk” dedikten bir gün sonra da valilere ve kaymakamlara “Eğer vatandaşın evinde sobası yoksa soba al. Benim fakirim gururludur, senin kapına gelmesini beklemeyeceksin, sen gideceksin, kapıyı çalacaksın, kömürü sen vereceksin. Bunu yaptığın gün Türkiye ne olur biliyor musun? Türkiye uçar, uçar!” diye emir verdi.

7 yıldan bu yana (ilk ikisi Ecevit ile Bahçeli koalisyonu döneminde) ekonomimizi yöneten İMF (Uluslararası Para Fonu) Aralık ayında açıkladığı raporda ülkemizi ekonomik krize en yakın 8 ülke arasında gösteriyor.

2007 yılında ihracat 106 milyar dolar oldu. Rekor olarak basına yansıdı. İthalat ise 170 milyar dolar oldu ama kimse açmazı gündeme getirmedi.

TİSK (Türkiye İşveren Sendikası Konfederasyonu) tarafından hazırlanan raporda AB ve OECD ülkeleri ile yapılan kıyaslamalarda en pahalı elektriğin Türk sanayi tarafından kullanıldığı belirtildi. Raporda, enerjide dışa bağımlılık oranının yüzde 72’ler seviyesine geldiği belirtilerek, 2009 yılından itibaren enerji açığının beklendiği kaydedildi.

Türkiye Ziraat Odaları Başkanı Şemsi Bayraktar “Tarım can çekişiyor… Yeni ve acil su politikası gerekli…” diyor. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şahin ise bir hadisle cevap veriyor “Tarım önemli değildir, siz ticarete bakın. Geçimin onda dokuzu ticarettir, buyurmuştur Peygamber Efendimiz” diyor. Dünya ekonomisinin temel hammaddesinin yüzde 93’ünün tarımdan (topraktan) sağlandığını unutarak!

GTO (Gaziantep Ticaret Odası) Başkanı Mehmet Sağlam, ekonomik sıkıntının bölgemizde daha fazla hissedildiğini “Yaprak kımıldamıyor, piyasalar yanıyor” diyerek, içinde bulunduğumuz ekonomik durumun vahametini belirtiyor..

Bu üç-beş örnek ifadeye bakınca 2008’in ülkemiz ekonomisi için hiçte hayırlara vesile olacak bir yıl olmadığı anlaşılıyor. Milletçe “Allah sonumuzu hayır eylesin” temennisinden öte ‘şimdilik, biz sade vatandaşların’ elinden, dilinden, bireysel çabasından öte bişey gelmiyor gibi!..

2008’de ki ‘erken ya da tespit edilen günde yapılacak olan’ yerel seçimlerde AKP’nin ‘genel seçimlerdeki’ yüzde 47’lik oy oranını sadakaya endeksli kömür politikasıyla yüzde 50, 60 ve hata 70’lere çıkaracağını hesaba katarak düşünecek olursak varın siz tahmin edin ekonominin 2008’deki iflasını! Yani çalışanlara, emeklilere ve de dar gelirlilere yükleyeceği külfeti ve zor yaşam koşullarını…

NOT: 2007 yılında Yeşil Nizip Gazetesinde yayınladığım bu köşe yazısını şu günün 2020 yılına adapte etseydim aradaki 13 yıllık fark sizce olumsuzluklar ve de ekonomik veriler bazında sırıtır mıydı, sırıtmaz mıydı?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.