Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İKİ İNSAN ÖRNEKLEMESİ

Yazının Giriş Tarihi: 24.08.2020 14:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 12:01

 İnsan, köyde, şehirde ya da kasabada yaşıyor; zengin, yoksul ya da orta halli; seçilmiş veya atanmış yetki ve sorumluluk sahibi ya da sade ve sıradan bir vatandaş da olabilir...

           İnsan, sınıfsal yapısı ve sosyal statüsü gereği ‘Nasıl yaşıyorsa öyle düşünür.” Yani, patron, patron gibi; işçi, işçi gibi veya ağa, ağa gibi, ırgat, ırgat gibi yaşar ve düşünür, gerçeğinin çelişkisel zıtlıklarını da bünyesinde barındırır olabilir...

         İnsan, akademik bir kariyer sahibi ya da okur/yazar olmayabilir...

         İnsan, bir parti, bir ideoloji, bir inanç, bir takım taraftarı olabilir yada değildir; herhangi bir konuda ve branşta amatör de profesyonel de olabilir, ilgisiz de..

         Bu yazıda tespit ettiğim örneklemeler ‘genel ve sosyal manada’ insan karakterleri, tavır ve davranışları ile ilgili ve bize özgüdür. Gerçi ‘huy/hus bazında’ örnek tiplerimiz çoktur, ama ben, gün geçtikçe biraz daha belirginleşen iki örnek insan türü üstünde duracağım.

         Kadın, erkek, yaşlı, genç ayırt etmeksizin:

         Biri; sosyaldir, çağdaştır, ilericidir, devrimcidir, özgürlük yanlısıdır; bağımsızlık karakteridir, ‘’birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir’’ der... Yenilikçidir, duyarlıdır, yapıcıdır, yaratıcıdır, bilimi rehber edinmiştir...

         Vatanını, milletini sever, savunur; ülkesinin ve insanlarının geleceğini düşünür... Doğasını korur; ne suyunu bulandırır, ne havasını kirletir, ne de yaş ağaca balta vurur...

         O, vatandaşlık bilincine sahiptir; anayasal hak ve ödevlerini bilir... Yasalara saygılıdır; hukukun üstünlüğüne inanır... Lâik demokrasi yanlısıdır... Üniter devlet yapısından yanadır... Atatürk ilke ve devrimlerinin savunucusu ve takipçisidir... Birlik, dirlik, huzur, refah ve de karnı tok, sırtı pek çocukların emniyetli yarınlar sevdalısıdır...

         Hangi partiye, hangi lidere niçin oy verdiğini bilir; Çünkü oyu kutsaldır... Kendisinin ve ülkesinin geleceğini ‘bir oyun dahi’ belirleyeceğini bilir; ince eler, sık dokur... Huzur içinde uyur...

         O,herkesin dini inancına saygı gösterir; kutsal addettiği değerlerini ne ayağa düşürür, ne siyasetçiye alet ettirir ne de Allah ile arasına Peygamberden başkasının girmesine müsaade eder... Kutsal Kitabını anladığı anadilde okur...

          Diğeri; a sosyaldir, bireyseldir, bencildir, bağnaz ve de tutucudur, duyarsızdır, yenilik karşıtı ve de yıkıcıdır...

         Vatanın, milletin, bir arada yaşadığı ve kader birliği ettiği insanların ve de doğasının sorunları, onu ilgilendirmez. O, günü birlik çıkarları doğrultusunda yaşar; dünya yansa umursamaz...

         O, özgürlüğün insanı yücelten en büyük erdemlerden biri olduğunu dahi bilmez; koyun gibi güdülmeye müsait bir zavallıdır. Üstelik alternatif anarşi maşasıdır...

         Onun, düşünme ve merak gibi sorunları yoktur... Ekonomi politik nedir? Yaşantısını neler ve kimler nasıl şekillendirir? Gibi temel soruları göksel ve yersel birilerine havale etmenin beleşçiliğini, avantacılığını benliğinde yaşar.

         Onun oyu satılıktır... Onun için çıkarından öte her şey kendinden sonra tufandır...

         Biri; Keşiflerin, icatların peşinde koşturur; insan yaşamını kolaylaştırmak için canını riske eder; yenilikler ve kolaylıklar sunar; teknoloji ile içli dışlı yaşar; Uzayın derinliklerinde, bu günden düşünüp, torunlarının torunlarına ‘toprak damlı’ mekânlar arar...

         Diğeri; kadercidir, eskicidir, yeniliklere kapalıdır, teknoloji düşmanıdır... Hazır lopçudur. İnsanlığın bugünü ve geleceği için elini sıcaktan soğuğa vurduramazsınız.

         O, hurafelere inanır; masalcıdır... Ama işine geldiğinde hin fikirlidir, intikalcidir... Paye düşkünüdür...

         Biri; ‘genelde’ üretendir... Hizmet sunandır; iyi, güzel ve yararlı amaçlar edinendir... Kıymet, takdir bilendir... O; ‘’Sakla samanı, gelir zamanı’’ türünden tasarrufun ne demek olduğunu da bilir... Alan değil, veren eldir.

         O, cömerttir; fazlasını toplum gereksinmesi için harcamaktan kaçınmayandır; Hayır hasenat yapandır, yardımseverdir, dayanışmacıdır...

         Diğeri; ‘genelde’ tüketendir... İsraf kardır; saçıp savurur... Ve hep alan eldir ki, vermeyi hiç sevmez... Cimridir, paragözdür; duasını dahi parayla satar...

         Biri; utanmayı bilir ama korkmayı bilmez...

         Allah’tan da, kuldan da utanır, çekinir; ayıp/atep nedir bilir; hiç kimseye haksızlık etmez; sözünü esirgemez… Çünkü doğru sözlüdür, dürüsttür; yalan söylemez, yalancı şahitlik yapmaz, çevresini ve kişileri taciz etmez; boğazından ‘bile bile’ haram lokma geçirmez; kârını arsızlaştırmaz, faiz alıp vermez ve evler, ocaklar yıkmaz; hırsızlık yapmaz, harama el sürmez; “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” demez.

         Diğeri; korkuyu bilir ama utanmayı bilmez...

         Arsızdır, yüzsüzdür, yalakadır, çıkarına düşkündür; Yüzüne tükürseniz ‘’ Şükürler olsun! Yağmur yağdı!’’ der. Taklacı güvercinlere benzer; el-etek öper, şaklabanlık yapar; hokkabaz ve hilebazdır... Kişisel çıkarları için yapamayacağı adilik ve pislik yoktur; hırsızlık da yapar, yolsuzluk da... Görevi de savsaklar, görev arkadaşlarını da satar; fitne fesat, dedikodu üretir... Haindir; vatana ihanet dahi onun için kârlı bir ticarettir... Doğruluk nedir, bilmez? Boğazından helâl lokma geçmez; kendinden başka hiç kimseye yararı dokunmaz.

         Onur, şeref, haysiyet, alın açıklığı, el kiri, duygu, düşünce, fedakârlık, hoşgörü, sevgi-saygı, yardım ve dayanışma gibi kavramlar, onun yabancı olduğu ve lüzumsuz şeylerdir; çünkü karın doyurmaz(lar)...                              

           Hatta bir menfaati yoksa Allah’ın ipine bile sarılmaz.

         Biri; ‘genelde’ sanatseverdir, sportmendir...

         Çalışmayı da, dinlenmeyi de, eğlenmeyi de, sanatsal, sportif ve teknik hobi edinmeyi de bilir...

         Diğeri; ‘genelde’ sanat (özellikle, resim, heykel, bale) düşmanıdır; spora bakışı boks, güreş ve karate ile sınırlıdır...

           Biri; akıl/mantık yürütmeyi sever; “Düşünüyorum, öyleyse varım” der...   İlginç bulduğu şeylerin özünü merak eder; gözlemler, inceler, araştırır; mana yükler, anlamlı kılar, şeylerin maddi ve manevi niteliklerini... Her türlü yapılanmaya ve kapılanmaya destek eleştirilerinde bulunur, alternatif önermeler sunar.

         Diğeri; düşünmekten ve uygulamaktan korkar; “Anamın eğirdiği, babamın dokuduğu” der; ya da saygı duyduğu birilerinden medet umar: bu hastalıkta da öyledir, dini mevzularda da, ülke sorunlarında da...

         O, hiçbir işi beğenmeyen ve her işe burun kıvırandır... Yıkıcıdır, körelticidir, hasittir...

         Onun merak duygusu gelişmemiştir... Çünkü uymaca akıllıdır ve nasıl olsa birileri kendisi içinde düşünüyor ve hatta uyguluyordur...

         İki insan örneklemesinde bir ve diğeri uzar, gider sonsuza kadar... Son noktayı koyacak finiş cümlesi bulamazsınız!..

         En iyisi kısa kesmek! Ama şunu sormadan da edemeyeceğim:

            “Sahi, siz hangisisiniz?”

            Biri mi, diğeri mi, ya da başka bir deyişle, beyaz ile siyah arasında, gri (bulanık) bir ton musunuz?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.