Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İNSAN YETER DEMEYİ BİLMEZ…

Yazının Giriş Tarihi: 08.04.2021 11:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 08:38

Dünyamız insanlarının bugünkü fizyobiyolojik yapısal görüntüleri ve zekâ düzeyleri ile el becerileri 100 binlerce yıl sonra şekillenmiştir.

İnsanlar maymun soyludur. İki ayak üzerinde dik dururlar, yürürler, koşarlar, ağaçlardan meyve toplar; dağlara tırmanırlar, nehirlerde, göllerde avlanırlar. Korkuları vardır; gök gürültüsünden de korkarlar kendilerinden cüssece çok büyük olan hayvanlardan da korkarlar…

Son bilimsel verilere göre insanoğlunun varoluş tarihi 450 bin ile 600 bin yıllar arasında belirlenmeye başlamıştır… Başlangıç alanları da Anadolu’dur. Tüm kıtalara ve adalara yapılan göçler de Anadolu’ya özgüdür… Ki, Anadolu bölgesi “medeniyetler beşiği” olarak anılır.

Şair Ahmet Arif, Anadolu şiirinde: “Beşikler vermişim Nuh’a / salıncaklar hamaklar / Havva Anan dünkü çocuk sayılır” der. Kitaplı kitapsız dinlerin ne kadar yakın bir tarihlerinin olmasını tarifler.

xxx

İnsan zekidir… İnsan üretkendir… Kavrama ve idrak kabiliyeti güçlüdür… İnsan mükemmel tarzda alet edavat yapan ve üreten el becerilerine sahiptir…  İnsan yaratıcıdır…

İnsan yaşamını kolaylaştıracak ve anlamlaştıracak yararlı araçlar ve gereçler yapar…

İnsan kendini gün be gün geliştirir ve hatta yeniler…

İnsan hayal kurar, soyut düşünce yeteneğini somuta dönüştürür…

Yarara dönüştürmek için düşünür ve düşüncesini uygular…

El becerisi mükemmel bir şekilde gelişmiştir ve bu sayede iğne iplik de yapar,  uzay mekiği de…

İster gözle görülmeyen cipler de yapar; karada yürüyen otomobil/kamyon/otomobil/motosiklet/bisiklet türünden ulaşım araçları da yapar; havada uçan uçaklara biner kıtalardan kıtalara seyahat ederler… Irmaklarda, denizlerde ve okyanuslarda yüzdürdükleri devasa gemilerle kıtalararası yolculuklar yaparlar; cüsselerinin beş on katından büyük aletler ve gereçler de kullanırlar; vinç gibi, kepçe gibi… İnsanoğlu -zorlu doğa koşullarını aşmak ve engelleri düzlemek için-  yaşamını kolaylaştıracak araç ve gereçleri gün be gün daha da mükemmelleştirir…

İnsan yüksek seviyede düşünür; düşüncesi ile de üretmeye ve yaratmaya başlar… Yaratma ve üretme mefhumu çoktan da çok gelişmiştir… İnsanların yardımlaşma ve dayanışma mefhumları da ibretliktir… Araştıran insanoğlu gün be gün yeni bir keşif ve icat işine girişir… Eski ve yeni tür hastalıkların ilaçlarını da aşılarını da bulur.

Yeterli olmak, kendine ve de çevresine maddi ve manevi manada birçok konularda yeterli olmak;  yetmek, yetinmek ve kanaatkâr olmak insana özü bir meziyettir…

Ki içinde yardımlaşma ve dayanışma; kollama ve gözetme olan birliktelikler sonsuzluğa kadar uzanırlar…

Özel mülkiyetler hususunda bile -birçok konuda- mal / mülk sahiplenmelerinde bile ortak değerler vardır; paylaşım kültürüne özgü…

İnsan mükemmel bir organizmadır ama doğal ortamda, aletsiz edevatsız bir şekilde yalnız kaldığında ne yapacağını şaşırır; yetmezliğin,  yeteneksizliğin, beceriksizliğin acizliğini -ölümcül manada- yaşar… Hele bir de fizyobiyolojik eksiklik ve noksanlıkları varsa; “küller başına” türünden… Ve de yaş itibarıyla işten ve güçten düşmüş ise…

İnsandır bu… Kolay teslim olmaz, kolay vazgeçmez… Hele bir de bir amaç yüklenmişse asla o işi başarıncaya kadar yılmaz ve yılgınlıklara düşmez…

Dayanır, dayanabildiği kadar ama bir su birikintisinde kendi suretine baktığında kendini insanlıktan çıkmış bir maymunsuya benzetir ve ister istemez kendi suretinden ve biyolojik yapısından korkar mı, korkar…

İnsan insanın aynasıdır…

İnsanların erkek ile dişisi bir bütünlük oluşturur; birinden birinin yokluğu diğerini yarım insana dönüştürür… Eşini yitirmiş insana Ata Sözümüzde “kör ocak oldu” denir…

Doğayı işleme ve ondan yararlanma konusunda insanoğlu yeter demeyi bilmelidir…

İnsanoğlu doğanın -olağan ve doğal- felaketlerine karşı hâlâ aciz ve çaresizdir…

İnsanoğlu kökünü kurutamadıkları türden birçok ölümcül hastalıklara hâlâ köklü bir çözüm bulamamıştır…

Dünyamızın/doğamızın ürettiği doğal felaketler karşısında insanlar hâlâ acizdirler… Depremler, sel ve taşkın sular, devasa ağaçları bile kökünden söken fırtına ve kasırgalar, orman yangınları, doğal gaz patlamaları, aşırı sıcak hava dalgası, toprak kayması, kuraklık gibi doğal afetler karşısında hâlâ çaresizdirler…

Günümüz insanları beterden de beter aç gözlü… İnsanlar doyumsuz… İnsanlar bencil ve egoist… İnsanlar “ben” diyor, benlik güdüyorlar… Rekabetçi bir ortamda -kâr, pay, paylaşım-  deyip rakiplerinin kökünü kazıyorlar… “Benden sonra tufan” diyorlar…

Doymuyorlar, her an ve her konuda, dünya nimetlerine karşı doyumsuzluk yaşıyorlar… Doğayı tahrif ederlerken bile tüyleri kıpırdamıyor… Doğadaki Altın, Rodyum, Gümüş, Platinyum, Petrol ve Doğa Gaz gibi madenlerin kökünü kazıyacak türden yağmalıyorlar; aç ve açıkta kalmış sefiller gibi davranıp doğa katliamcılığı yapıyorlar…

Ve insanoğlu benden sonra tufan diyor… Ve miadını doldurma aşamasındaki dünyamızın yerini alacak uzun kısa mesafelerdeki yaşam olanağı olan gezeğenlere gitmek için çalışmalarda bulunuyorlar…

Ve ihtimaldir ki bu aşamada artık ya bir üçüncü dünya savaşı çıkartıp mevcut dünya nüfusunun yarısından fazlasını cephelerde öldürüp rahatlayacaklar ya da zararsız virüsleri azdırıp bir dünyaya salıp, savaştan da beter can kayıpları yaşatacaklar…

Siz yine de “insan insana kıymaz” safdilliği içinde kendi huzurunuzu bozmamak için “bu da durduk yere korku senaryosu üretiyor” da diyebilirsiniz…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.