Sorarlar günü gelince

Muhakkak ki sorarlar

Solan gülün, bataklaşan suyun; çiçeksiz, mis kokusuz, kelebeksiz, kuşsuz ağaçların;  yakılan ormanların, “altında altın var” diyerek dağların bağrını delenlerden; elde avuçta ne varsa, han vurup harman savurmanın hesabını…

Sorarlar günü gelince

Şüphesiz ki sorarlar çağdaş haramilerden, gerdanları yağlı göbekleri katmerli haramzadelerden haram lokmanın da, yatın da, katın da, malın da mülkün de hesabını…

Katıksız bayat ekmeğin müsebbiplerinden aç gözlülüğün,  doyumsuzluğun, yağmanın talanın, israfın, savurganlığın, hırsızlığın, sahtekârlığın “Rabbena hep bana” diyenlerden hesabın da hesabını… 

Sorarlar günü gelince

Emin ol ki a gülüm, şakası yoktur bu işin, bundandır ki sorarlar…

Yağmalanan kıyıların, bataklaşan derelerin, göllerin ormanlık alanların, meraların, koruların ve üstünde cana can katan koyunların kuzuların, kanatlıların, sürüngenlerin, dört ve iki ayaklıların özgürlük alanlarının hesabını ve onbinlerce yıllık tarihi değerlere haiz yapıların, heykellerin, kabartmaların, çizimlerin; yağmalanan talan edilen kamu mallarının hesabını, kitabını…

 İnan gülüm inan

Bu konularda “dün dünde kaldı cancağızım” denilmez…

Dün de, bugün de ve yarınlar da yok sayılamaz…

“Giden gitmiş” denilmez; çünkü gidenler, bizi biz eden rehber değerleri bırakıp da gittiler, denilmez, denilemez… 

Elbet bir gün sorarlar… Sorarlar a gülüm, sorarlar; “Lam’sızlığın, Cim’sizliğin hesabını; ulusal, tarihsel, kültürel ve kutsal değerlerimizi yozlaştıranlardan, köreltenlerden…

Bir yiğidi bir kötüye kul edenlerden, çıkarlarını her şeyin üstünde görenlerden, vatanını ve vatan toprağının altındakileri ve üstündekileri mükemmellikleri, değer üstü değerleri -yok pahasına- satanlardan…

Bağımsızlığımıza helal getirenlerden…

Özgürlüğümüze ve insan haklarımıza pranga vuranlardan hainliğin ve satılmışlığın hesabını…

Sorarlar günü gelince a gülüm!

Muhakkak ki sorarlar;

Yolsuzluk hanedanlığı oluşturanlardan, tüyü bitmemiş çocukların hakkını yiyenlerden, geleceğimizi ve yarınlarımızı karartanlardan; günü birlik sorumsuzca yaşayanlardan, bencil ve doyumsuz çıkarların hesabını… 

Sorarlar günü gelince

Şüphesiz ki sorarlar;

Fikirleri/zikirleri yasaklayanlardan, ağızlara fermuar dikenlerden, ayrılık-gayrilik güdenlerden, sen ben ayrışması yapanlardan…

Sevginin duyarlılığına

Bilimin, fennin, tıbbın rehberliğine ve çağdaşlığa burun kıvıranlardan geri kalmışlığın ve tutsaklığın hesabını… 

Sorarlar günü gelince

Emin ol ki o gün -hesap kitap günü geldiğinde- sorarlar a gülüm, sorarlar görevini kötüye kullanandan; işini, görevini savsaklayandan, bugününü aydınlık yarınlara değil de karanlık düne tercihleyenlerden…

Rüşvet alandan da verenden de…

Çalandan da çırpandan da…

Yakandan da yıkandan da ve de bunlara göz yumanlardan da…

Yaş ağaca balta vurandan da sorarlar sorumsuzluğun hesabını… 

İnan gülüm inan!

Dünü, bugünü yarını yok…

Elbet bir gün sorarlar,

Muhakkak ki sorarlar;

Kimsenin yanına kâr kalmaz kötünün kötülüğü, aymazlığın sarhoşluğu…

Sorarlar günü gelince -muhakkak ki sorarlar- deveyi hamuduyla yutmanın hesabını… 

Sorarlar günü gelince

Muhakkak ki sorarlar

Sokakta yatanların, çöp kutularından beslenmeye çalışanların, yoksulların, gelirsizlerin, işsiz güçsüzlerin; açın, açıkta olanın, işsizlerin, mesleksizlerin, kadersizlerin, arkasızların, yaşam haklarına burun kıvıranların hesabını…