Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

YARI ŞAKA, YARI CİDDİ… BİR ÜLKEDE İPİN UCU KAÇARSA NE OLUR-3

Yazının Giriş Tarihi: 18.02.2021 14:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.12.2023 17:50

Şu koronavirüslü pandemi ortamında aylardır tüm ülke vatandaşlarımız olarak devasa bir açık hava hapishanesinde yasaklarla yaşıyoruz, gibiyiz…

Hani, açık cezaevlerinde dıştan korunmalı güvenlik birimleri gözetiminde; kimi mahkûmlar işliklerde çalıştırılır, kimilerine üretim yaptırılır, kimilerine de dinlenme molası verilir…

Özcesi, başta 65 yaş üstü olmak üzere 7’den 77’ye belirli zaman aralıklarıyla dışarı çıkma ya da çıkmama yasakları getirilir; saat ve zaman aralıklarında maske, mesafe ve temizlik koşullarına uyma şartı ile…

Ve ülkemiz genelinde çoktan da çok işsizimiz, iş arayanımız ve de çoktan da çok yoksulumuz, mağdurumuz var…

Küçük ve orta meslek mükelleflerinin çoktan da çoğu hem resmileşmiş vergilerini hem de bankalardan aldıkları kredi borcu taksitlerini bile ödeyemez, hallerdedirler… Esnafların teşvik kredisi ile destekleme kredisi borçları var ama kar/kazanç olmayınca borç ödenmiyor, üstüne üstlük de faiz üstüne faiz yükleniyor…

Özellikle pandemili yaşam ortamında ekonomimizin tüm birimlerinde gelir gider dengesi bozulmuştur…

Yoğurtçusundan sütçüsüne, el arabacılarından, orta direk esnaflarından, küçük ölçekli işletmeler ve imalathaneler ile eğlence ve dinlence sektörüne kadar -dakik bir saat gibi işleyen- düzen, en iyimser ölçü ile yarı yarıya bozulmuştur; coronavirüse endeksli zonturlu pandemi ortamın da…

Enflasyon yüksek mi yüksek ama resmi ağızlara göre düşük mü düşük! Hâlâ “bu pandemi bizi çok da etkilemedi… Sağlık konusunda dünyanın en gelişmiş ülkelerinden bile üstünüz ve de güllük gülistanlık içindeyiz” diyen basın/yayın mensuplarımız bile var!

Elektrik, doğalgaz, su, ev ve işyeri kirası, konut vergileri, çevre temizlik vergileri… Zamlar, zamlar ve zamlar… Çocukların zorunlu okul gereçleri, gelir gider dengesindeki açıklar insanımızı virüsten daha çok sarsma da, dilenmez dilenci gibi yapmaktadır…

Yarınsızlık korkusu Covid-19’dan beter mi beter…

Gündem sapıtılır, sunilik doğallığın yerini alır; yok ile var, yer değiştirir…

Akla mantığa sığmayan vaatler ile abstrak projeler gündeme taşınır…

Yanlı basına göre yok, var diye; az da çok diye dillendirilir…

***

       Bundan üç sene kadar önce oto alım satımcılığı yapan bir arkadaşımla Nizip çarşı caminin yanından Kaymakamlık evinin olduğu dört yola kadar beraber gidecektik. Saat akşama yakın. Kavşaklardaki özel otomobillerin yoğunluğu dikkatimi çekmişti. Direksiyon başındaki arkadaşa; “Nizip de otomobilsiz ev/aile yok gibi! Motorlu araç park edilecek yeterince alan bile bulunmuyor… Özel arabaların sayısı yürüyen yayalardan çok gibi… Arkadaşa “bu ne zenginlik” deyince, arkadaşım:

“Kemal bey, bana mesleğimle ilgili güzel bir soru sordunuz…

Benim tespitlerime göre bu gördüğün özel otomobillerin yüzde yirmisi şahısların mülkiyetindedir. Yüzde yetmiş beşi de borçlu; yüzde otuzu taksitlerini zor bela denkleştirip mülkiyetlerine geçiriyorlar… Anlayacağın çoğunluk borçlu arabayla hava atıyor… Sizin zenginlik dediğiniz borç zenginliği; Âlinin külahı Veliye, Velinin kulağı Aliye alış verişi… Çoğu gırtlağına kadar borçlu” deyince anladım ki, zenginlik mevzunun içeriği dost bizi pazarda görsün türündenmiş…

Bu bilgilendirme içinde bulunduğumuz ekonomik duruma basit bir örnektir.

***

Ulusal ekonomiyi düze çıkarıp, paramızı pul olmaktan kurtarabilir miyiz?

Dolar ile Euro -azdan çoğa- düşerken neden dolara ve Euro’ya endeksli mamullerin etiket fiyatları hâlâ düşüş göstermez…

Zamlar, Zamdiyar olursa alım satım ile gelir gider dengesi nasıl sağlanır?

Zamlar, devlet kasasını doldurur ama vatandaşların kesesini de boşaltır mı, boşaltır…

Pandemiden ötürü küçüklü büyüklü işyerleri birbir kapanıyor… Mülk sahibi kira derdinde, kiracı onur savaşında… “Yüz binlerin üzerinde küçük ve orta ölçekli esnaf iflas etmiş” diyorlar… Kimi işinden/mesleğinden, kimi tarım/üretim alanından, kimi büyük ve küçükbaş hayvan ağıllarından olmuştur; “üretim yapayım, ekonomiye katkı sunayım, kendim de kâr edeyim” derken elde avuçta ne varsa satmışlardır… On işçi çalıştıran -inat edip- bir iki işçisi ile günü kurtarma savaşı veriyor ama kaybeden küçük ve orta ölçekli esnaflar ve yanlarında çalışanlara oluyor.

Çıraklar, kalfalar, ustalar; tezgâhtarlar, berber çırakları, ustalar; dükkânlar da, atölyeler de, kahvehaneler de, mağazalar da karın tokluğuna çalışmak için iş arıyorlar; daha önce çalıştıkları iş yerlerinden aldıkları ücretlerin yarısından bile az teklif sunuyorlar ama işçiye talep yok… İş de yok, işçiye para verecek küçük ölçekli işletmeler de yok. Şöyle böyle çalışanlar da çalışmayanlar da kira ödemek zorunda kalıyorlar…

İster özel, ister devlet menşeili -zorunlu ve elzem- üretim ve tüketim maddelerine kısa aralıklarla, sürekli zam uygulamak tabii ki -ister istemez- yoksulluğa muhtaç olan yeni aileler yaratıyor… Temel gıdalara para yetiştiremeyen yoksul ve orta direk ekonomik olarak çökerken; dilenmez dilenciler de çoktan da çok artıyor… Yaşam arenasında sağlıklı, eğitimli, ufku geniş nesiller bizlere ömür, gibi…          

Pandemi sonrası ekonomi hamleleriyle yoksulluğu, işsizliği sıfırlayabilir miyiz? Sanayi hamlesini başlatabilir miyiz? Kalkınmış ülkelerin yaşam standartlarının üstüne (pardon, seviyesine) çıkabilecek miyiz? Yağma hasanın böreği gibi sattıklarımızın on mislini tekrar yapabilecek miyiz? Tarımı, hayvancılığı ve sanayiciliği, teknolojiyi ve bilimsel eğitimi ciddiyetle yaşama geçirebilecek miyiz?

Doğu illerinde uzaktan eğitim de internet sistemi olmayan birçok kırsal alan var… Eğitimcilere göre yüz yüze eğitim ise -hâlâ ve şimdilik- çoktan da çok riskli, gibi…

Ne güzel demiş atalarımız: “Ayranı yok içmeye, at ile gider kenefe” türünden, 2023 yılında “uzay yarışında biz de varız” diyebiliyoruz…

Aya gidince güçlü ve kalkınmış bir ülke mi olacağız… Bir elimiz yağda bir elimiz balda, sağlıklı beslenme standardını yakalamış mı olacağız… Yoksa “eller aya, biz yaya” atasözünü üstümüze alıp inadına Ay’a gidecek miyiz? Gidip de ne bulacağız; ABD’nin Rusya’nın bulamadığını biz mi bulacağız!

Karadeniz havzasında “bulduk” denilen doğal gazı çıkarıp, üretime geçebilir miyiz?             Anayasamızın ilk dört maddesine sadık kalınarak yeni bir anayasa metni yazılabilinir mi? Bilemem!

Sabır, mükemmel bir kalkandır…

Bakalım, bekleyelim, görelim…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.