Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

YEREL YÖNETİCİLER VE DÜRÜSTLÜK

Yazının Giriş Tarihi: 14.05.2017 14:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.12.2023 16:43

Yerelde vatandaşı ilgilendiren her konu dürüstlükten geçer.

Dürüst insanların koltuk korkusu ya da sevdası yoktur.

Dürüst insanlar fark yaratanlardır. İz bırakanlardır. Onların koltuğun gücüne ihtiyaçları yoktur.

Ama dürüst olmayan ve bir yerlere gelmiş kişiler için koltuğun gitmesi her şeyin bitmesidir. Bunlara göre kendilerinden sonraki dönem tufandır. Şehri kendileri kuruyor. Adeta her şeyi kendileri yaparlar, geçmişi görmezler, kaybettiklerini bilmezler, toplumun da buna inandığını zannederler. Gerçekte kendilerini kandırırlar. .

İşte bu noktada koltuk sevdası başlar. Ve olumsuz olan herşey için taviz verirler.

Koltuk sevdası ülkenin eğitim ve gelişmişlik ölçülerine, ekonomik düzeyine göre şekillenen bir tutkudur.

Kişinin koltukta ne pahasına olursa kalma hırsıdır. Gözünü koltuk hırsı bürüyen biri için hizmetten çok yerini koruma arzusu hâkimdir.

Yerini korumak için yapmayacağı uygulama, kırmayacağı insan veya kural yoktur. Buna insan sağlığını hiçe saymakta dahildir.

Koltuğun sihirli örtüsü ile gerçekler, dostlar ve düşmanlar göze farklı görünür. Koltuğu kaybetme korkusu sarar bedenleri. Dostlara vefa bir tarafa, artık doğru sözler tehdit olarak algılanır. Bir zamanlar savunulan değerler, şikâyet edilen haksızlıklar bile unutulur. Artık şimdiki zaman ve gelecek ikbali düşünülür. Tıpkı Gaziantep misali

Tek hedef koltuğun ve gücün bir dönem daha korunmasıdır. Geçmiş ve geleceğin muhasebesi önemli değildir. Ne de olsa ona göre toplum bu gerçekleri görmemekte ve anlamamaktadır. Tek doğru kendinin söyledikleri ve yaptıklarıdır.

Bu kişiler bulundukları makamda ömür boyu kalmak isterler. Kendilerine göre nedenleri de hazırdır: “biraz daha hizmet yapayım”. Bu husustaki hırs, kibir, ego gözlerine bürünmüştür.

Makamlar, mevkiler, zenginlikler Allah’ın çeşitli sebeplerle insanlara nasip ettiği dünyalık ve çok ağır imtihanlardır. Yüce Allah bu makamları, insanlara mükâfat olarak mı, azap olarak mı nasip etmiştir bilemeyiz. İnsanlar bu nasiple haksızlığa, hak gasbına sebep olmaz ve hayırlara vesile olabiliyorsa bu lütuftur. Ancak birilerinin hakkını yiyerek, zulmederek, kendilerine ve çevrelerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar veya buna sebep oluyorlarsa, bu onlar için azap sebebidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.