Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Gökdağ, “OHAL biran önce kaldırılmalı"

CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ, OHAL kararnamelerinin büyük bir çoğunluğunun Anayasa'ya aykırı olduğunu ve bunlar için Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunulacağını söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 01.02.2018 13:14
Haber Güncellenme Tarihi: 08.12.2023 00:38
Kaynak: İHA
Gökdağ, “OHAL biran önce kaldırılmalı"

CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ, TBMM Genel Kurulu’nda 684 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına yaptığı konuşmasında, görüşülmekte olan OHAL kararnamelerinin büyük bir çoğunluğunun Anayasa'ya aykırı olduğunu ve bunlar için Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunulacağını söyledi. 

Gökdağ; “15 Temmuz hain darbe girişimi bütün siyasi partilerin karşı duruşu, siyasi anlayış farkı gözetmeden bütün yurttaşlarımızın ortak ve kararlı çıkışı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içindeki Atatürkçü, demokrasi ve parlamenter sisteme bağlı vatansever askerlerimiz tarafından önlenmiştir. Hep birlikte cumhuriyete, demokrasiye, parlamenter sisteme, halkın iradesinin temsil edildiği en yüksek kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisine sahip çıkılmış ve bunda da başarılı olunmuştur” dedi.

“ÜLKEYİ DARBE SÜRECİNE GETİRİP SONRADA “KANDIRILDIK” DEMEKLE GEÇİŞTİREMEZSİNİZ"

Gökdağ,“ bu sürece nasıl geldiğinden, hain darbe girişimine kalkışan FETÖ'nün nasıl geliştiğinden, devletin bütün kurumlarına nasıl yerleştirildiğinden söz etmeyeceğim. FETÖ kimden ne istedi, kim FETÖ'ye ne istediyse verdi, kim FETÖ'ye "Artık dön, bu hasret bitsin." diye kollarını açtı, o konuya da girmeyeceğim çünkü bu konular herkesin artık çok iyi bildiği konulardır. Herkes biliyor ki AKP anlayışı ve yönetim şekli FETÖ'yü besleyip büyütmüş ve darbe yapmaya kalkacak kadar güç vermiştir. Zaten gördüğüm kadarıyla buna karşı çıkan da yok, sadece "Kandırıldık." ve Allah'ım ve milletim bizi affetsin demekle geçiştirilmeye çalışıldığını söyledi.

Gökdağ” Cumhuriyete, demokrasiye, parlamenter sisteme karşı yapılan bu hain darbe girişiminden sonra her şeyin olağan olduğunu söylemek elbette doğru değil. Elbette bu darbe girişiminin öncesi ve sonrası araştırılıp sorgulanmalı ve gerçek suçlular ortaya çıkıp cezalandırılmalı, gerekli önlemler alınmalıydı. Gerçek suçluların araştırılması konusunda da çok ciddi eksikliklerin, yanlışlıkların yapıldığını süreç içerisinde gördük. Darbe gecesini bütün ayrıntılarıyla yaşayan Genelkurmay Başkanının ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarının Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan Darbe Araştırma Komisyonuna bilgi vermeye gelmemesi büyük bir soru işaretidir, bunlar araştırmanın sağlıklı yapılmasına izin verilmediğinin en büyük göstergesidir” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbe girişiminden sonraki sürecin tıpkı darbe gecesinde olduğu gibi hep birlikte ortak aklı öne çıkararak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yönetilmesi gerektiğini söylediklerini kaydeden Gökdağ,” Darbe gecesi bütün siyasi partilerin sahiplendiği ve birlikte bombaların altında dayanışmayla korudukları, 80 milyonun iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak çalışmasıyla sıkıntılı süreçten daha kolay ve daha sağlıklı çıkılacağını ısrarla belirttiklerini ancak ülkeyi darbe girişimiyle karşı karşıya getiren tek adam anlayışı, yönetimi tek kişinin egemenliğine bırakan siyasi anlayışla Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini, 80 milyonun ortak iradesini reddedip bütün olumlu yaklaşımlara rağmen "Tek başıma bu süreci yöneteceğim” denmesinden kaynaklanmıştır” dedi.

Gökdağ;”zaten darbe girişimine kadar hiç kimsenin düşüncesine değer verilmediğini, "ben bilirim" anlayışıyla ülkenin yönetildiğini ve ülkenin ve bu yönetim anlayışı nedeniyle darbe girişimiyle karşı karşıya kalındığını ve bundan sonra yapılması gerekenin, 80 milyonun iradesinin ortaklaştığı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında birlikte çözüm aramak olduğunu, akıllıca olanın bu olduğuydu ama olmadı, olamadı niye olmadığının, olamadığının satır başları daha darbe gecesi "Bu bize Allah'ın bir lütfu." söyleminde gizliydi ve ilerleyen süreçte bu lütfun ne olduğu anlaşıldı” dedi.

Gökdağ şöyle devam etti, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu darbe girişimini fırsata çevirdiğini ve iktidara geldiğinden bu yana yönetim anlayışı olarak ortaya koyduğu tek adam egemenliğini sürekli hâkim kılmanın, 80 milyonun iradesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmanın, rejimi değiştirmenin alt yapısını oluşturmanın hesabını yaptığını belirten Gökdağ,“20 Temmuzda Bütün itirazlarımıza rağmen olağanüstü hâl ilan edildiğini, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkede sorunları hep birlikte dayanışmayla çözeriz gerekçesiyle karşı çıktıklarını ve ret oyu verdikleri olağanüstü hâl uygulamasına Anayasa'mızda düzenlenmiş haline uygun davranmak zorunda olunduğunu ancak buna uyulmayarak Anayasa'nın ihlal edildiğini ve Anayasa'yı ihlal etme anlayışının da bir darbe anlayışı olduğunu ”söyledi.

Gökdağ,” Anayasamızın 120 ve 121. maddelerinden de çok açık anlaşılacağı şekilde sadece ve sadece olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilirsiniz, aksi davranış Anayasa'ya aykırıdır, Anayasa'yı ihlaldir ve dolayısıyla bunun bir darbe mantığı olduğunu kaydeden Gökdağ;” Çıkarılan kararnamelere baktığımızda, olağanüstü hâlin ilan gerekçesiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, aslında kanunla düzenlenmesi gereken konular kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmiş ve Meclis devre dışı bırakılmıştır. Görüşmekte olduğumuz bu kanun hükmünde kararname bakın ne düzenliyor? Merkez Bankasının bazı alımlarının Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarılması, kamu bankalarında batık alacakların varlık yönetim şirketlerine satılabileceği, ön ödemeli konut satışları, kamu şirketlerinin Varlık Fonu'na devredilmesi. Bunların olağanüstü hâlle, terörle ne ilgisi var? ” dedi.

“OTUZ GÜN İÇERİSİNDE MECLİSTE GÖRÜŞÜLÜP KARARA BAĞLANMAYAN BÜTÜN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER YOK HÜKMÜNDEDİR”

Gökdağ, "Anayasanın 121 ve 122. maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler otuz gün içerisinde görüşülür ve karara bağlanır." Son fıkrası "Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır" diyor, bu maddedeki otuz günlük süre kesin ve bağlayıcı bir süredir, bu konuda ne takdire ne yoruma yer vardır; otuz gün içinde görüşülüp karara bağlanacaktır. O kadar bağlayıcı ki komisyonlarda yirmi günden fazla görüşülmesine izin vermiyor. En çok yirmi gün görüşülecek ve geriye kalan on gün içerisinde de Mecliste görüşülüp karara bağlanacaktır. Bunun aksi durum İç Tüzük'e ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık oluşturur”. Kanun düzenleyici bu kesin ve bağlayıcı süreleri özellikle koyarak kötü niyetli yöneticilerin, kötü niyetli iktidarların kanun hükmünde kararname çıkarma hakkını kötüye kullanmasının önüne geçmek istemiştir. Böyle olmasa o otuz günlük sürelerin, yirmi günlük sürelerin ne anlamı olabilir? Neden böyle bir düzenleme getirmiş olabilir? Amaç, ülkenin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesinin önüne geçmektir. Olağanüstü durumlarda, acil düzenlenmesi gereken konularda Bakanlar Kuruluna yetki vermiş ancak Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmanın, işlevsizleştirmenin önüne geçmek için belirlenen sürelerde konunun Meclis gündemine gelmesini, tartışılmasını ve karara bağlanmasını sağlamaktır. Ancak AKP bunun böyle yapmayarak aylardan beri Meclisin gündemine gelmeyen Kanun Hükmünde Kararnamelerle ülkeyi yöneterek Anayasal suç işlemektedir” dedi.

Kaynak: İHA

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.